“Yeni Dünya Düzeni”
diye dayatılan kavramın gerek yeşeren gerekse de solan bütün dimağlar bu
kavramın Pax-American anlayışının bir ürünü olduğunu bilirler.
Öncelikle şu
soruların cevabını vermek lazım gibi detayların sorgulandığı sorular üzerinde
durmak bu yazının genel çerçevesinde yer almayacak kadar detay olabileceği
düşünülmüştür.
“Yeni Dünya Düzeni”
diye nitelendirdiğimiz sistematize anlayışı genel hatları ile tanımlamak
gerekirse; Amerikan siyasi ideolojisini benimseyen siyasetçilerinin yahut
politikacılarının varlığına ortam hazırlayan siyasi bir ortam, Amerikan sermaye
gücünün kolaylıkla yer alabileceği ekonomik sistem ve bunların devamında bir
toplumun bütün sosyal katmalarında yer alması öngörülen Amerikan düşünce
tarzının ulusal düşünce tarzını galebe çalacak oranda güçlü olmasını sağlayan
sınıf liderlerinin varlığı.
Amerikan siyaset
dünyası, bu “Yeni Dünya Düzeni” denilen kavramı zamanla Büyük Orta Doğu Projesi
diye bizlere takdim ederek gönüllerimize su serpmiştir! “Hedef ülke”deki sosyal alanlarda , askeri ve
mali alanlarda vesayet oluşturma içerikli yapılanmanın varsayımları altında
oluşturulan projenin ilk sinyalleri baba Bush zamanında “Ya Amerika’dan yana
olursunuz yahut Amerika’nın karşısında olursunuz” şeklinde ki çıkışı ile başlamış
olup, oğul Bush’un Afganistan’ı işgali ve Rusya’ya cevap niteliğinde Ukrayna’nın
Turuncu Devrimi gibi çalışmaları ile devam etmiştir. BOP denilen bu “önemli”
projenin en önemli ekseni esasında “axis of evil” diye nitelendirdikleri
Afganistan, Irak, Suriye ve İran ekseniydi yani neredeyse Türkiye’nin de dâhil
olduğu 36.paralel ve çevresinden bahsediyoruz. Bu ülkelerin ortak özellikleri
“Yeni Dünya Düzeni” diye bilinen kavramı içselleştirememiş olmalarıydı. Dolayısıyla
da bu ülkelerde “Yeni Dünya Düzeni” kavramını sahiplenecek sosyal statüye sahip
ailelerin varlığının neredeyse olmaması bu ülkelerin “axis of evil” diye tabir
edilen “şer ekseni” için de yer almaları için yeterli bir nedendi.
Ne demek istiyoruz?
“Yeni Dünya Düzeni” demek, BOP kapsamında; Mısır’da Mübarek Ailesi, Libya’da
Kaddafi Ailesi, Kuveyt’te Sabah Ailesi, Bahreyn’de Halife Ailesi, Katar’da Tanı
ailesi, Umman’da Said Ailesi, Ürdün’de Haşimi Ailesi demektir.
Dünya ticaret
hacmine ve ticaretine yön veren ve neredeyse dünya ticaret hacmi ( petrol
harici ticarettir kastımız) kadar ticari
bir hacim gücüne sahip olan bu bölgenin bir an evvel Amerikanlaştırılması
gerekiyordu. Çünkü bu güç Onlara bırakılamayacak kadar önemli bir güçtü. Zira
dünya petrol rezervinin %25’ine sahip Suudi Arabistan bu hacmi ile ABD’nin on
katı olup Rusya’nın yaklaşık beş katıdır. Irak ise dünya petrol rezervinin
yaklaşık %11’ine sahiptir. İran ise kanıtlanmış petrol rezervleri ile dünya
petrol rezervinin yaklaşık olarak %12’sine sahiptir. Peki bu rakamlar ABD için
ne anlam ifade ediyor diyenler için birkaç bilgi, petrol fiyatlarında ki 1
dolarlık bir artıştan İran 1 milyar dolar, Rusya 2 milyar dolar ve Suudi
Arabistan 3 milyar dolar gelir sağlarken ABD 4 milyar dolarlık bir gelir
kaybına uğruyor. Bu gelir kaybı tabi ki
Petro-Dolar gelirleri ile telafi edilmeye çalışılmış olsa da böylesi bir
dalgalanmanın mali piyasaların n öneli verilerinden birisi olan günlük reel faiz oranları ve uluslar arası
dolar-euro arbitraj işlemlerinde ( özellikle ABD ile ticaret yapan ve ABD’nin
ticaret yapmış olduğu ülkeler için önemlidir) oluşturmuş olduğu zararı tahmin etmek çok da
zor olmasa gerek.
Özellikle petrol
kaynaklı nedenlerden ötürü oluşan borç yükünün önemli bir gider olduğu ABD dış
borçlar kaleminde bu rakamlar yıllık bütçe açıkları nezdinde değerlendirilirse
şayet 2006 rakamlarına göre sadece petrol fiyatlarında ki artıştan ötürü ABD
yaklaşık olarak 240 milyar dolarlık bütçe açığı vermektedir. Bu rakam ne demektir
diyenler için bu rakam; Malezya, Şili, Kolombiya, Venezüella, Pakistan ve
Tayland’ın 2006 verilerine toplam dış borç stoklarına eşittir.
Bu ele aldığımız
rakamlar sadece petrol kaynaklı fiyat artışlarında yahut azalışlarında oluşacak
kayıpların veya gelirlerin finansal yansımasıydı. Peki dünya ekonomisinde ki
dolar penetrasyonu ne seviyededir? Bilindiği üzere dünyadaki toplam rezervlerin
üçte ikisi dolardan oluşmaktadır. Ayrıca dünyadaki toplam döviz işlemlerinin
beşte dördü ve dünyada ki toplam ihracatın neredeyse yarısı dolar ile
yapılmaktadır. Bunların dışında IMF fonları dolar cinsinden tutulmakta ve
krediler dolar cinsinden verilmektedir. Bu durum dolara ABD’nin petrol
egemenliği sayesinde dünyada ki rezerv para olabilme yeteneği kazandırmaktadır.
Petrol ticaretinin dolar ile yapılmaması
halinde ekonomideki dolar penetrasyonunun düşüşe geçmesi ve dünya ticaretinde
Euro yahut alternatif para birimlerinin kullanılması halinde ABD mali sisteminin
alacağı yarayı tahmin edebiliyor musunuz? Tahmin etmek isteyen ve hatta bu
tahmini reel piyasa koşullarında uygulamaya geçmek isteyerek sınıf atlama
çabasında olan ( Baas’ın “efsane”si ve sonradan olma anti-Amerikancı lideri ) Saddam
Hüseyinli Irak sanıyorum beklentilerinin haricinde bir durum ile karşı karşıya
kalarak “Amerikan rüyası” nı gerçekleştirememiştir.
Para ( sermaye)
eşittir güç ilkesince hareket eden ekonomik anlayışın, gerek iç politika ve dış
diplomaside gerekse de ekonomik politikalar alanında sizin hesaplarınızı bir
mali müşavir edasıyla kontrol etmeden onaylanmasını bekliyor muydunuz? Sizce bu
ihtimale yer vermek değil düşünülmesine bile tahammül etme olasılığını lütfen
siz değerlendirin.
“Yeni Dünya Düzeni”
denilen kavramı genel hatları ile ele alamadan bakınız karşımıza sadece Daniel
Yergin’ in Petrol adlı kitabında kaya sıvısı diye nitelendirilen bu maddenin
bile başlı başına bir savaş nedeni olduğu anlaşılmaktadır.
Umarım “Yeni Dünya
Düzeni” ni yeniden değerlendirme ve yorumlama şansımız olur.