Wednesday 26 March 2014

Organize Gıda Perakende Sektörü ve Hizmet Kalitesi




Türkiye ekonomisinin genel görünümünü konu alan değerlendirmelerin yanında  mikro anlamda ve  sektörel bazda gerçekleşen reel büyüme oranlarını baz aldığımızda, organize perakende sektörünün (burada ve bundan sonra bahsedilen perakendecilerden ve/veya şirketlerden kasıt  süpermarketler, hipermarketler vb. perakendecilerdir) sektörel ve ekonominin genel görünümü içerisinde önemli bir paya sahip olduğunu söylememiz konunun pratisyenleri tarafındanda yadırganmayacaktır.  Alışveriş merkezlerinin sayısındaki artış ile özellikle organize perakende alanında faaliyet gösteren perakendecilere ait şube sayılarının artması ve dolayısıyla da yıllık cirolarının artışı arasında pozitif bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Rakamsal ve fiziki değerlerdeki artışın getirmiş olduğu büyüme ile bir çok kez gündeme gelen ve neredeyse en önemli hususlar listesinde başı çeken bir argüman olan; perakendecilerin büyümesi ile sunulan hizmet kalitesinin seviyesi, tatmin ediciliği ile ilgili yorumlar, çalışmalar ve bu konuya dair pratik öneriler önceden olduğu kadar şimdilerde de konunun ilgili taraflarınca dikkatle takip edilmektedir.

Burada gündeme gelen muhtemel, öncelikli ve kritik sorulardan bir tanesini “büyümek mi yoksa hizmet kalitesini arttırmak mı?” şeklinde formülize edebiliriz. Pek tabi ki her iki stratejiyi aynı anda başarılı bir şekilde harmonize edebilen perakendecilerin varlığını yadsıyamayız. Lakin fiziksel büyümenin getirmiş olduğu finansal likidite sorunları başta olmak üzere, konumluk yer seçimi, kalifiye personel ihtiyacı, promosyon ve tanıtım çalışmaları ve ürün tedarik zinciri ile ilgili aşamalara ilişkin bütçelerin yeniden gözden geçirilmesi gibi temel argümanlar; üzerinde dikkatle düşünülmesi ve durulması gereken başlıklardır.

Uluslarası ve/veya ulusal pazarlarda geldiğimiz nokta itibariyle hem global hem de lokal perakendecilerin zaman zaman kendi kategorilerinde bazen de kendi kategorilerinin dışında yoğun ve çetin bir rekabete giriştikleri aşikardır. Buna en çarpıcı örneklerden bir tanesini, global markaların express mağaza anlayışını (Carrefour Express gibi) veya indirim mağazalarının (A-101 ve BİM gibi) lokal zincirlerle yahut markalarla rekabet etmesini bu çerçevede örnek gösterebiliriz. Bu anlayışın dışında kalan satış noktaları için ise, pazardaki büyük oyuncular kendilerine has rekabet üstünlüğü kurma yeteneklerini ulusal yahut uluslarası pazarın temel dinamiklerine göre uyarlamış olmaları ve pazarlama stratejilerini hedef pazarda kimi zaman tutunma kimi zaman da pazar lideri olabilme bandı içerisinde konumlandırmış olmaları gözlemlenmektedir.

İzlenen stratejiler arasında kuşkusuz mağazadaki görevli ve tüketici/müşteri arasında geçen iletişimin ve bu iletişimin yansıması olan tüketici/müşteri memnuniyeti veya tatminin bir sonraki aşamada yani tüketici/müşteri sadakati aşamasında önemli bir yeri olduğu gerçeğine kayıtsız kalmak mümkün değildir. Bu bağlamda potansiyel ve/veya hedef müşteri grupları üzerinde ki pozitif etkisi ve neden olacağı maliyetin düşüklüğü açısından en önemli enstrümanlardan birisi de hizmet kalitesidir. Son yıllarda hizmet kalitesinin ölçümü, çalışanlar veya tüketiciler üzerinde ki etkisi, şirketin finansal performansı üzerindeki etkisi… gibi pazarlama alanının birden çok alt başlığında incelenmeye başlanmış ve Türkiye’nin konu olduğu ulusal veya uluslararası ademik çalışma sayısı önemli bir şekilde artış göstermiştir. Konunun bütünü içerisinde teknik detaylara girmekten ziyade, biz burada hizmet kalitesi ve bu stratejik unsurun tüketiciler/müşteriler nezdindeki yansımalarını yakın zamanda (2012) yapmış olduğumuz bir akademik çalışma  üzerinden devam etmek istiyoruz.

Yapmış olduğumuz çalışmaya katılan bireylere ait istatistikleri kısaca sıralamak gerekirse: %42.86 sı bayan ve tüm katılımcıların %53.94 u evlidir. En yoğun yaş aralığı ise %44.41 ile 30-39 yaş grubu olmuştur. Ayrıca katılımcıların %62.97 si yüksek lisans ve doktora eğitimi almıştır. Alışveriş şıklığı kategoreisinde, katılımcılarımızın %41.69 aylık 50 TL ve 99 TL arasında alışveriş yapmakta olup, aylık alışveriş sıklıkları 6 ile 9 tekrar arasındadır (%43.15). Son olarak katılımcılarımıza yöneltmiş olduğumuz tercih edilen süpermarket / hypermarket sorusuna aldığımız cevaba ilişkin oranlardan en öne çıkanları ise şu şekildedir: %14.19 ile Migros, %13.02 ile Bim ve %12.33 ile Carrefour olmuştur.

Çalışmanın devamında, katılımcılara sorulan sorular neticesinde uygulanan istatistiki metodlar ile bir takım neticelere ulaşılmıştır. Buna göre, anket soruları altı ana kategoride toplanmış ve 25 farklı soru ile bu altı kategori değerlendirilmiştir. Sonuçlara göre ilgili kategoriler, perakendecinin uygulamış olduğu politikalar, tüketiciler/müşteriler ve çalışanlar arasında ki iletişim, perakendeci firmaya ait fiziksel yeterlilikler, perakendeci firmanın taahhütleri, perakendeci firmanın tüketicilerin karşılaşmış olduğu problemleri çözebilme kabiliyeti ve son olarak ise tüketicilerin mağazanın genel mimari yeteneklerini değerlendirilmesi şeklinde sıralanmıştır.

Genel olarak çalışmaya konu olan başlıkları sıraladıktan sonra, bahsi geçen ana kategorileri oluşturan ifadelerden tüketicilerin ön plana çıkardığı beklentileri sıralamak gerekirse,

   Satışa konu olan hizmetin / ürünün satışı ve satış ile ilgili işlemlerinin hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi.
   Çalışanların tüketicilere karşı kibar ve saygılı olması.
   Ödeme esnasında perakendecinin sunmuş olduğu ödeme şekillerinin (örn. kredi kartı) güvenli olması.
   Çalışanın ödeme esnasında veya müşteri ile ilgili bilgilerin alınması esnasında hata yapmaması.
   Perakendeci firmaya ait mağaza ekipmanlarının görselliği.
   Perakendeci firmanın açılış ve kapanış saatlerinin uygunluğu.
   Perakendeci firmanın vaadlerini/promosyonlarını ilk seferde tam olarak yerine getirmesi.
   Karşılaşılan problemlerin çözümünde perakendici firmanın samimi ve dürüst davranması.
   Mağaza içi raf diziliminin tüketicilerin/müşterilerin aradıklarını kolayca bulmasına imkan vermesi ve mağaza içinde tüketicilerin/müşterilerin rahatça dolaşabilmelerine olanak sağlaması.

Yukarıda önem derecesine göre sıralamış olduğumuz beklentilere göz gezdirecek olursak, ilk kategoride tüketicilerin/müşterilerin yoğunlaşmış oldukları maddelerin, tüketicilerin/müşterilerin perakendeci mağazaların farklı düzeylerde çalışanları ile ilgili beklentileri, ikinci kategoride perakende mağazalarının fiziksel özellikleri ve son olarak ise perakendeci firmanın tüketicileri/müşterilerine yönelik yürütmüş olduğu politiklarin güvenirliği şeklinde olduklarını ifade edebiliriz.

Bu bağlamda tüketicilerin/müşterilerin; perakendeci firmanın, personellerinin davranışlarından başlamak suretiyle satış ve satış sonrası politikalara varıncaya kadar ki süreci bir bütün şekilde değerlendirdiğini söylemek iddialı bir yorum olabilir. Lakin, tüketicilerin/müşterilerin değerlendirmeye tabi tutulan perakende firmanın öncelikle personeli ile karşılaştığı ve iletişime geçtiği için perakendeci firmayı personelin davranışları ve tutumları üzerinden değerlendirdiğini söylemek, sanıyorum daha isabetli bir yorum olacaktır. Buna ek olarak, perakendeci mağazanın fiziksel yeterliliği ve genel politikaları da tüketicilerin/müşterilerin memnuniyetinde önemli bir rol sahibi olduğu ifade edilebilir.

Bir tüketici gözü ile değerlendirmek gerekirse, özellikle personel yeterliliği ve kalitesi açısından Türkiyedeki perakendeci firmalar ciddi mesafe almış olmalarına rağmen bu itici gücü henüz bütünsel stratejiler ile başarılı bir şekilde entegre edebildiklerini söylemek için şimdilik biraz erken olacaktır. Pek tabi ki bu eksiği sadece perakendeci firmaların kapatmalarını beklemek de onlara haksızlık olacaktır. Bu konuda en esaslı çözüm perakende sektörünün bütün dallarında kariyer olanaklarının öne çıkarılması amacı ile bu alanda eğitim veren özel ve/veya özel olmayan eğitim kurumlarının sayısında ve kalitesinde artış sağlanmasıdır. Her ne kadar yaklaşık son 10 yıldır bu konularda yapılan yatırımlar ve çalışmalar varsa da yeterli olduğunu düşünmek için erken olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü, gelişmekte olan ekonomilerden gelişmiş ekonomilere geçildikçe üretim odaklı endüstriyel yapının hizmet odaklı bir yapıya dönüştüğü ile ilgili sayısız örnek mevcuttur. Diğer bir ifade ile, ilerleyen dönemlerde kalifiye, eğitimli ve yetenekli personel ihtiyacı şimdikinden daha fazla olacaktır.

Ali IHTIYAR

University Technology of Malaysia
International Business School

* Makalede yayinlanan istatistiki degerler yazarin 2012 yilinda yapmis oldugu “Measurement of perceived service quality in the food retail industry of Turkey” adli makalesinden alintidir.